365 GÜN
1 Yıl, 365 Gün, 12 Ay, 52 Hafta…
Ardıma bakmadan evimi terk edeli, bir evim olmayalı 1 yıl olmuş. Her anından kaygı duyarak yaşamaya başlayalı, anksiyete derecesinde korkmaya başlayalı, kontrolsüz sinirlenmelerim başlayalı tam bir yıl olmuş.
Korkmak!! İnsan birini aramaya korkar mı? Biz o gece sevdiğimiz insanları aramaya korkmuştuk. Ya enkaz altındaysa diye. Bir cesaret aramaya çalıştığımızda da hiçbir şebeke çekmemişti.
Sahi insan yağmurun yağmasından korkar mı? Ya da rüzgarın sesinden.. Ya elektriklerin kesilmesinden.. Oysa ki ne çok severdim yağmurun yağmasını hele ki yağdıktan sonra ki o toprak kokusunu taa ki o gece iliklerimize kadar ıslanana kadar.
6 Şubat; toz bulutu, inanılmaz bir gürültü, bardaktan boşalırcasına durmamaya yemin etmiş yağmur, buz gibi bir hava, zifiri karanlık…
1 yılın ardından; anma törenleri yapılacak, sessiz yürüyüşler, deprem konulu paneller verilecek belki balık hafızalı bir millet olduğumuzu unutarak, bütün ülke yas tutacak, gidenlerin arkasından dualar edilecek, hafızalarımızdan kazıyarak silmek istediğimiz her bir an tekrar yaşanacak..
Hala konteynırda, çadırda yaşamak zorunda kalan insanlar çıkacak televizyona; herkes sıcacık evinde üzülecek bu duruma. Bazıları yardım gönderelim diye geçirecek içinden sonra haberler bitince unutulacak o çaresizlik.
Yas!! Birinin ölümünden duyulan derin acı.
Peki bir şehrin arkasından yas tutulur mu? Ya da bir şehir ölür mü?
Zelal Aytin Güngör
Yoruma kapalı.