Matbaanın buluşu itibariyle coğrafi keşifler aracılığıyla insanoğlunun ticaret alanında yaşadığı gelişmeler… Hümanizm anlayışı ile ”insana değer vermek” fikrinin daha geniş kitlelerce kabulü… Endüstri, heykel, resim, felsefe ve mimarlık alanında önlenemez yükselişler… Hiç şüphesiz! Tarih boyunca sanata dair her gelişmeyi, yakından etkilemiştir.
Antik dönemlerde, moda ve giysi seçimleri günümüzde ki gibi kitleler tarafından seçilemezdi çünkü takdiriniz üzere antik bölge insanın bulunduğu iklimsel ve elbette coğrafi şartlar giyim seçimlerini belirlerdi.
Ancak “ moda ve sanat” denince benim aklıma öncelikle Gotik, Barok ve Rönesans etkileriyle dolu yüzyıllar gelir. Giysilerde pahallı kumaşlar, kadife, ipek, altın işlemeli, jakarlı nervürler… Hepsi ama hepsi günümüz insanına fazlasıyla abartılı gelse bile unutmayınız ki! Dönem insanı için oldukça sıradan ve doğal olan moda anlayışı idi.
Rönesans döneminde, zengin kesimin vazgeçilmez aksesuarları; altın zincir ve gerdanlıklar… Erkeklerin, kenar şeridi ve kesme kollu kısa bir ceket, dize kadar pantolonları… Barok dönemin popüler giysisi, topuklara kadar uzanan, kolları dikişli ve geniş yakalı seremonik giysiler… Son olarak, Gotik, Barok, Rokoko resim sanatında rastladığımız, figürlerin saç stilleri, yelpaze, eldiven ve manşon, fiyonk gibi aksesuar detaylarının yanı sıra ayakkabı, eldiven, gömlek yaka ve şemsiyeleri kimlik yansıtan öğeler olarak yorumlamaktayım.
Latince “modo” kelimesinden gelen, “hemen şimdi” anlamı taşıyan moda kavramının 1900’lü yıllarda yeni yeni benimsendiği düşünülüyor. Ancak moda kavramına dair zemin taşlarına, önceki yüzyıllarda rastlarız örneğin moda dünyasının geçmişini oluşturan, 16. Yüzyıl yüksek belli kostümler ile değerli mücevherler gibi…
Sanat projelerinde yer aldığınız medya çalışmaları ve yayınlarınızdan tanıyoruz sizi… Moda Dergi okuyucularına kendinizden nasıl bahsetmek istersiniz?
Sanat Tasarım fakültesinde aldığım lisans eğitimim sonrasında Antropolojik gelişmeleri inceleyebilmek amacıyla Tarih alanında yüksek lisans ile akademik eğitimime devam etmekteyim. İstanbul Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinde tamamladığım formasyon sayesinde öğretmenlik fırsatını yakalamış oldum. Okullar benim için daima bir tür yuva niteliğinde, güvende hissettiğim en güzel zamanlarımı geçirdiğim, kendime yönelebildiğim kutsal öğrenim alanları tanımı taşımaktadır.
Neden, yalnızca tek alanda uzmanlaşmak veya ünvan sahibi olmak yerine farklı alanlarda eğitim gördünüz?
Kalbimin sesini dinledim, diyelim ki! O hiç ıskalamadı. Bu ifademde son derece samimiyim ve belki de beni şimdiki halimle yansıtan, tek cümle bu. Yaşamamım boyunca düşünce ve hesaplarla hareket ettikçe yanıldım ancak anın getirilerini karşılayarak, günümüzde itibar gören terimlerden “akış” hissi ile adım atmak bana daima yeni kapılar açtı. Anda kalmak, kalbe ve ötesine dair öz bağlantısı gerektirir. Yaşam, genel geçerin aksine bana göre sadece bilişlerin tekamül alanından ibarettir. Cinsiyet, meslek ve aile kavramlarımız aslında dünyada varoluş nedenimize aracılık etmektedir. Hepsinin ötesinde olduğunu bilen insan, özgür ve özgündür. Kendimize dair oluşlarımız ancak böylelikle imza niteliği taşır. Bunca soyut kavramı okul ile nasıl buluşturdunuz? diyecek olursanız, her yeni akademik alan, bana göre yaşama dair yeni keşifler demekti. Örneğin, Rönesans dönemi sanatçıları yaşamın pek çok alanını aynı anda deneyimlemiştir. Leonardo Da Vinci; ”filozof, astronom, matematikçi, anatomist, müzisyen, heykeltıraş hatta botanist idi. Günümüz insanı, onu tanınmış yapıtları Vitruvius Adamı, Mona Lisa ve Son Akşam Yemeği ile tanıyor olsa da… Dolayısıyla günümüz insanına garip gelen aslında kendini, yeniden ve yeniden keşif sürecidir! Ancak son zamanlarda, meslek yaşamlarına yeni alanlar katan, sıra dışı ve özgün insanlara daha çok rastlıyorum, bu gerçekten sevindirici.
Gerçekçi ve samimi yanıtlarınız için teşekkür ederiz! Kültür ve sanat platformunda yaptığınız çalışmalardan da bahsedelim mi?
Sabah gazetesinde başladığım yazarlık kariyerine, farklı platformlarda yazarak devam etmekteyim. 2 çocuk annesi olmak sonrasında sanatın toplumu güzelleştirdiğini fark ettim. Özgün bireyler olabilmek, tarihsel geçişleri bilmek ve kendimize dair olanı yansıtmakla ilgiliydi. Gönüllük esasıyla katkı sağladığım farklı proje, sergi ve medya platformlarında, kültür sanat alanında yer almış olmaktan son derece mutluyum. Moda Dergi çalışanlarına, yaşamlarında kolaylıklar ve başarılar dilerim.
Yoruma kapalı.