CENNET
Cennet, istediğin her şeyi, düşündüğün anda gerçekleştirebildiğin yerdir. Bazı insanlar, cennete gitmek uğruna, bütün bir ömürlerini feda edebilir, bu dünyadaki bütün isteklerinden vazgeçmeye çalışır. Çünkü sonsuz bir zaman aralığında, ne istersen oldurabilmek çok kıymetli bir şeydir.
Peki ya bu dünyada cenneti yaşamak mümkün müdür? Her ne kadar zengin, başarılı, ünlü, popüler, güzel olursan ol, işlerin istediğin gibi gitmediği ve senin de bu konuda çaresiz kalacağın zamanlar mutlaka olacaktır. Çünkü hayat, dengeyi sağlamakla geçer. Denge ise, yakalandığı anda, bozulmaya başlayacaktır.
Hüsrana uğramamış, arzularından dolayı acı çekmemiş bir insan olamaz. En şanslısından, en perişanına kadar her insan, arzularının karşılanmaması hissini tadar. Çünkü insan arzularının karşılanabilmesi, sadece koşullara bağlıdır. Koşullar ise, sürekli değişir. İnsanın, bu koşulları kontrol edebilme kabiliyeti kısıtlıdır. Çok basit şeyleri dert ettiğini düşündüğünüz o çok şanslı insanlar bile, istedikleri, istedikleri gibi olmadığında, mutsuz hissederler.
Peki ya hiçbir şey istemezsen? Gerçekten bütün arzularını yenen, hiçbir şey istemeyen bir insanı düşünün. Ne olursa, onu olduğu haliyle kabul edip seven bir insanı. Böyle bir insana asla bir şeyler vadederek istediğinizi yaptıramazsınız. O, sadece canı ne istiyorsa, onu yapar. Çünkü eylemleri tetikleyen de, arzulardır. Hiçbir beklentiniz olmadığı halde, müthiş olaylarla karşılaştığınız bazı anları düşünün. Kafanızda kurup, beklentiler oluşturduğunuz bir çok zamandan, daha şanslı hissetmediniz mi?
Hiçbir şey istemezsen, olan her şey keyif verir. Bu bir bilinç düzeyidir. Cennet de, bu bilinç düzeyidir. Çünkü arzularını ortadan kaldırdığında, zaten her şey istediğin gibidir. Olanı istediğinde, istediğin her şey gerçekleşmiş olur. Arzularını yönetebilen insan cennettedir.
Ama arzu o kadar kuvvetli, o kadar güçlüdür ki, daha aklından geçerken bile, kendini onun uğruna bir şey yaparken bulursun. Bastırmaya çalışmak, hiçbir arzuyu yönetmez, sadece başka bir zaman, daha güçlü ortaya çıkması için erteler. Arzularını yönetmenin tek yolu, halinden memnun olduğun bir oluş haline geçebilmektir. Size çok zevk veren bir şeyi yaparken, saatlerce aç, susuz kalıp, bunun hiç de farkına varmadığınız zamanlar bunu çok iyi açıklar. Halinizden memnunken, ihtiyaçlarınız yoktur, an vardır, anda yaptıklarınız vardır. Halinizden memnun olmadığınız oluş haline geçtiğinizde, istekler ve bu istekler sayesinde memnuniyet bulma çabası vardır. Bir çok kişi, depresyonda hissettiğinde, aşırı yemek yer, aşırı uyur veya onu mutlu etmesi beklentisiyle, bir şeyler alır, yapar… Yanlış anlaşılan konu şudur ki, ne kadar çok şey istersek, isteklerimiz koşullara bağlı olduğu için ( evrensel kanun), o kadar eksiklik hissedecek, o kadar yetersiz olacağız.
Tamamlanmışlık duygusuna erişip, cenneti deneyimlemek için, hiçbir eksiğimizin kalmaması gerekir. Eksiğimizin kalmaması, bir sürü şeye sahip olarak değil, hiçbir şeye ihtiyaç duymayarak, mümkündür.
Sadeleşip, ihtiyaçlarını azalttıkça, cennet deneyimi herkes için mümkün olacaktır. Cennet, arzularına rağmen kazanılacak bir zafer değildir. Cennet, halinden o kadar memnun olduğun için, başka bir şey arzulamadığın bir haldir.
Sen, iyi biri olup, ölünce cennete gitmek istemez misin?
Sen, halinden memnun olmayı denemek istemez misin?
Alev KOÇAK
Yoruma kapalı.