Ankara’nın tanınmış iş adamlarından Göral Otomotiv sahibi ve GGYB Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Nezih Allıoğlu ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik
Kendinizden biraz bahseder misiniz?
Ankara’yı, Ankara’da yaşamayı, sahip olduğu değerleri paylaşmayı, sorunun değil çözümün parçası olmayı seven, şehrine ve ülkesine karşı sorumluluklarını yerine getirmeye gayret eden, hayatın çalışmaktan ibaret olmadığına inanan, bu inançla hareket ederek insanların yaşamına dokunmaya, topluma faydalı işler yapmaya özen gösteren bir iş insanıyım. Aslen Yozgatlıyım, 1966 doğumluyum ve Gazi Üniversitesi İ.İ.B.F. İşletme Bölümü mezunuyum. Otomotiv sektöründe faaliyet gösteren bir işletmeci, yatırımcıyım. Uzun yıllardır Peugeot Türkiye’nin Ankara bayisi olan Göral Otomotiv A.Ş’nin Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürütüyorum. İşimden daha fazla zaman ve enerji harcamaktan mutluluk duyduğum şehrimizin marka STK’larından Genç Girişim ve Yönetişim Derneği’nin Başkanıyı
Önceliklerinizi neye göre belirlersiniz?
Elbette ihtiyaca göre. Ancak bu yalnızca sizin, ailenizin veya işletmenizin ihtiyacı değil. Ben daha geniş bir perspektiften bakıyorum ve ne yapacaksam yapayım içinde bulunduğum topluluğun, insanların, kurumların beklenti ve taleplerine göre önceliğimi/önceliğimizi belirliyorum. Burada önemli olan ben değil biz. “Biz” olabilmeyi başaran ve bunun etrafında işe güce odaklanan kişilerin veya kurumların başarısız olma şansı yok! İnsani değerlerden, sevgi ve saygıdan, hak-hukuk ve adaletten ödün vermediğinizde de belirlediğiniz önceliğiniz, başarıyla taçlanıyor.
Krizler ve kriz yönetimi hakkında neler düşünüyorsunuz?
Dünya döndükçe, hayat devam ettiği müddetçe krizler de hep var olacak. İster siyasette, ister iş hayatında, isterseniz global ölçekte… Her zaman birden fazla kriz vardır, olmaya devam edecektir. Kriz ihtimalini bütünüyle önleyecek bir yöntem de yok ne yazık ki. Örneğin bir doğal afet olduğunda bunu öncesinde bilmek veya sonuçları hakkında fikir yürütmek bugünkü koşullarda mümkün değil. Aynı şekilde siyasette de ticarette de beklenmeyen, sonucu kestirilemeyen krizler olabilir. Asıl önemlisi krizlerle baş edebilmek için krizlere hazır ve kriz yaşandığında bunu yönetebilme donanımına sahip olmak. Kriz yönetimini başaramayan yapıların ayakta kalması mümkün değil. Burada en büyük görev de yöneticilere düşüyor. Yöneticilerin kriz yönetimi sürecini yönetecek yeterlilik düzeyine sahip olması demek, kriz sürecinin en az hasarla atlatılması anlamına geliyor.
Birçok işi aynı anda yürütüp, hepsinde başarılı olmanın sırrı nedir?
Konfüçyüs’ün çok sevdiğim bir sözü var; “Sevdiğiniz işi yaparsanız, bir gün bile çalışmış sayılmazsınız…” Benim durumum da tam olarak bu. İş yaşamında olsun, sosyal hayatımda, sivil toplum kuruluşlarındaki faaliyetlerimde olsun bu yaşıma kadar heyecanımı, enerjimi, üretme isteğimi hiç kaybetmedim. Hal böyle olunca da zaman planlamasını da doğru yaparak istediğiniz her işe yetişebiliyorsunuz. Dolayısıyla başarı kaçınılmaz oluyor.
Canınız sıkkınken ne yaparsınız?
Canımın sıkıntısına neden olan etkenleri ortadan kaldıramıyorsam başka şeylere odaklanmaya çalışırım. Bu bazen bir film izlemek, bazen kitap okumak, bazen yakın arkadaşlarla dertleşmek, koşullar uygunsa
spor yapmak şeklinde olabiliyor.
İnsan ilişkilerinde çok başarılısınız. Bu kadar değişik karakterdeki insanı idare etmenizin püf noktaları nelerdir?
İnsanları olduğu gibi kabul ederek… Daha da önemlisi insanları severek… İnsanları karakterlerine, işletmelerinin sermayesine, cinsiyetlerine, alışkanlıklarına göre sınıflandırmayarak. Herkes sizin gibi olmak, sizin gibi düşünmek zorunda değil. Bunu beyninize kabul ettirirseniz insanları da olduğu gibi kabul edebiliyorsunuz. Herkes hata yapabilir, herkes genelin zıttı düşünebilir. Ben bunları sorun/muhalefet olarak değil ‘renk’ olarak görürüm. Herkes, her şey mükemmel olsaydı ne liderlere ihtiyaç kalırdı, ne yöneticilere. Yönetici demek idare edebilen demek. Ben bir işveren ve STK yöneticisi olarak dışarıdan bakıldığında böyle görünüyorsam yukarıda sıraladıklarımı başarmışım demektir. O zaman ne mutlu bana.
Bilmediğiniz bir konu hakkındaki ihtiyaçlarınızı nasıl çözümlersiniz?
“Bilmemek değil öğrenmemek ayıp” sözüne çok inanırım ve sadece bilmediğim konularda değil bildiğim konularda dahi mutlaka işin uzmanına fikrini sorarım. Bazen bu konuyu birden fazla kişiyle istişare eder, son kararı o istişareden çıkan sonuca göre veririm.
Kendinizin en taktir ettiğiniz yönü nedir?
Mücadeleyi, yarışmayı seviyorum…
Ekonomik kararlarınızı alırken, dikkate aldığınız unsurlar nelerdir?
Elbette öncelikli olarak piyasa koşulları. Dünyada ve ülkedeki ekonomik gidişat, sektörün durumu, siyasetteki gelişmeler, ülkenin gündemi; kısacası ekonomik kararlar alırken dikkate alınması gereken çok sayıda parametre var. Piyasa koşullarının yanısıra mevcut ekonomik koşullarımız, gelirlerimiz-giderlerimiz, alacağımız kararın getirisi-götürüsünü de çok önemli.
Röportaj: Alev Koçak
Yoruma kapalı.