TAHAMMÜLSÜZLÜK
Benim çocukluğumda kavga da bile söylenmeyecek sözler vardı. Şimdi o sözler
ilk sırada dökülüyor insanların ağzından. Eskiden gururlu insan tanımı vardı,
özür dilemekte büyüklüktü. Peki ya şimdi? Legoya dönen egolar var insanların
üstünde.
Hepimiz yaşadığımız hayatı, etrafımızda ki insanları değiştirmeye çalışırken;
hiç aynaya bakıp ta kendimizle yüzleşmiyoruz. Belki de egolarımızı bir kenara
bırakıp, biraz da sabır eklesek üstüne kimsenin değişmesine gerek kalmayacak.
Evet ben de uzun bir süredir tahammülsüz biri olmaya başladım.
Sonra neden ben deliriyorum ki dedim. Bu yaştan sonra kimi neden
değiştireceğim ki? Hem hayatımda ki gerçek değerleri ne kadar ki? En ufacık
ayrıntıları felç geçirene kadar düşünen ben, şimdilerde hayatta asla tahammül
edemediğim nankörlükleri bile affediyorum. Kimsenin de özür dilemesine
gerek kalmıyor. Aslında bu onlara değil kendime yaptığım bir iyilik. Daha az
sinirlenip, daha çok mutlu olmayı öğreniyorum.
Lalin bana sadece anneliği öğretmiyor. Tahammülü, sabrı, kendini törpülemeyi
ve belki de daha iyi biri olmayı.
Ve bugünlerde Sabahattin Ali’nin hayatı özetlediği gibi yaşıyorum:
‘‘Tahammül sınırım çoktan aşıldığından beri insanlarla daha az görüşmeye,
hislerimi açmamaya ve tuğla tuğla duvar örmeye başladım. Beni sıkıntıya
sokacak insanları ve durumları elimin tersiyle ittim, pişman değilim.’’
Ülke olarak kültürümüzden çok uzaklaşıp ta ne kadar tahammülsüz
bir toplum haline dönüştük. Yazarken bile insanın içini bunaltan
bir kelime. Güzel bir gülümsemeyle günaydın demeden başlanan
günlerin bütün günümüzü olumsuz etkilediğini hiç düşündünüz
mü? Kimse kimsenin aynası olmuyor ve işin kötüsü gerekte
duymuyor başkası varken!
Zelal Aytin GÜNGÖR
Yoruma kapalı.