Bir şeyleri kaçırmış gibi hissetmek, hepimize tanıdık bir ruh halidir. Hele ki, mevcut hayatımızdan o kadar da memnun olmadığımız zamanlarda.
Yaşadığımız saniyeler, içinde her an bir son çağrı barındırır. Yeni fırsatlar için son çağrı, değişim için son çağrı, düzeltme için son çağrı…
Zaman, hızla akıp geçerken, hepimizin yetişemediği hayalleri, biriktirdiği işleri, fırsat bulamadığı yapılacaklar listeleri var. Her
şeye yetişememek, içimizde bir eksiklik hissi yaratıyor.
Dijitalleşen dünyada, yapacak ne kadar çok şey var oysa ki… Yeni çıkan bütün teknolojiler takip edilmeli, yeni açılan restoranlar görülmeli, yeni moda giysilerin her modelinden alınmalı, her nerede eğlenceli bir program varsa katılmalı …
Uçak kalkmadan önce, binişe yetişemeyen yolcular için yapılan son çağrıya koşturmanın telaşı gibi yaşıyoruz hayatı. Her şeyi kaçırmak üzere hissetme durumundan nasıl kurtulabiliriz?
Yaşadığımız andan, kendimizden ve çevremizdekilerden yeterince memnun olarak. Kendimizi mutsuz hissettiğimiz her an, bundan kendimizi de sorumlu tutarak, değişmesi gereken bu durum için, son çağrıya bile uymadığımız düşüncesiyle, suçluluk duyarız. Koşullar içinde en iyisini yapan insanlar, hallerinden ve yapmakta oldukları şeyden de yeterince memnunsa, son çağrıya kulak bile asmazlar. Kaçıracak bir şey yoksa, suçluluk yok. Halinden memnunsan, kaçıracak bir şey yok. Sahip olduklarının keyfini çıkarıyorsan, halinden memnun olmaman için bir sebep yok.
Hayatından yeterince memnun olmadığın zamanlarda, son çağrı ile silkenmek, bir şeyleri düzeltmek için o anın son çıkış noktası olacağını düşünerek eyleme geçmek çok iyi fikirdir.
Değişim ve düzeltme gerektiğinde, kaybedilecek her saniye, çok değerlidir. Ne kadar erken eyleme geçilirse, o kadar çabuk sonuç alınır.
Bir yerden başlanmadığında, aynı memnuniyetsizlik artarak devam edecektir. İstediğimiz hayatı yaşamak için, bu dünya kesinlikle son çağrıdır. Kapasitemizin ve arzularımızın altında bir hayat, hiçbirimizi tatmin etmeyecektir. Son çağrıya yetişmek, hayata yetişmek gibidir.
Anlık bir uyanış ile, artık kendini tatmin edecek deneyimlere ulaşmak, kendini olmak istediğin versiyonuna yükseltmek istiyorsan; işler iyiye gitmediğinde, son çağrıya uymak zorundasın. Demek ki değişmesi gereken bir şeyler var ve bunun için son fırsat, sıkıntılarındır.
Memnuniyet içinde olduğumuz anların keyfini çıkarıp, o anlarda, bir şeylere yetişme veya bir şeyleri kaçırma hissini bırakmalıyız. Memnun olmadığımız her durumu, değişmek için son çağrı olarak kabul edip, koşarak o kapı kapanmadan, içeri girmeliyiz.
Son çağrı, yeni bir yere gidiş demektir.
Yoruma kapalı.