Ve zamanı geldi. Normal şartlarda Lalin doğduktan 2 ya da 3 ay sonra işe dönmeyi planlamıştım ama ancak 1 yaşına girdiğinde bu planımı gerçekleştirebildim. Çocuğumu işime götürebildiğim için şanslı annelerdenim ama bunun aksine kendi işimi yaptığım için mesai saatim hiçbir zaman bitmiyor.
Zorunlu olmadıkça bakıcıyla çocuk büyütmeye çok karşıyım. Eğer anne çalışıyorsa ve mümkünse anneanne veya babaanne yardımcı olmalı diye düşünüyorum. Lalin ’in de bakıcısı var ama annemin ya da benim gözetimimde her zaman. Öz bakımlarını ya annem ya da ben karşılıyorum.
İşe ilk başladığım günlerde uzak kalmanın hasretiyle kendimi kaybettim.
Geçenlerde ayakkabısını giymeye çalışıyordu tabi ben de dünyanın en zor işini yapıyor gibi sevinçle: – Aa gördünüz mü? Ayakkabısını giymeye çalışıyor diye çığlık atarken annem birkaç gündür yapıyor zaten niye şaşırdın ki dedi ve işte o an dank etti. Lalin ‘in yaptığı her şeyi izlemek çok kıymetli ve benim hiçbirini kaçırma lüksüm yok. Aslında bütün mesele zamanı kaliteli bir şekilde yönetebilmekmiş. Hala tam anlamıyla bunu başaramadım ama çok deniyorum. Şaşkın ve hayret dolu bakışlara aldırmadan bazen görüşmelerimi, toplantılarımı Lalin kucağımdayken yapıyorum.
Türk toplumun da çalışan kadın olmak zaten başlı başına zorken, çalışan anne olmak daha da zor. Herkeste aynı soru: Çocuğuna yeteri kadar vakit ayırabiliyor musun? Seni çok görmüyor diye huysuz herhâlde. Ama çoğu insan hala şunun farkında değil: anne olmak çocuğunun her anında onunla birlikte olmayı ve sürekli paralel hareket etmeyi gerektirmez aksine çocuğun anneden bağımsız hareket edebilmesi ve kendi farklılığını ortaya koymasını gerektirir. Önemli olan kaliteli ve verimli zaman geçirebilmek.
Çalışmaya ara verdiğim bu bir yıllık süreçte aslında kendime ve Laline çok zarar vermişim. Lalin den başka hiçbir şeyi düşünmediğim için onun bile hayatını kısıtladığımı fark ettim. Şimdilerde daha sosyal olmaya ve daha mutlu olmaya başladığını hissediyorum. Fark etmeden kaybettiğim özgüvenimi şimdilerde geri kazandım.
Lalin ilerde hangi mesleği yapmak ister ya da ne okumak ister bilmiyorum ama istediğim tek şey kendi ayakları üstünde durabilmesi. Mehmet Aslantuğ’un da söylediği, bir zamanlar her yerde yayınlanan sözleri gibi kendini hiçbir erkeğin vicdanına bırakmamalı.
İleride para, pul ya da kurulu bir düzen bırakmaktan çok kendi düzenini kurabilen, ayakları yere sağlam basan, kendinden emin, özgürlüğünü kimseye bırakmayan bir karakter bırakmak isterim. Ama tabi ki anne tarafından 3.kuşak baba tarafından 2. Kuşak olarak işleri de devralırsa değmeyin keyfime Şimdi bir düşündüm de görür müyüz o günleri??
Hem çok uzak hem çok yakın..
Zelal Aytin GÜNGÖR
Yoruma kapalı.