Bir şeye baktığımızda, olanı gördüğümüzü sanırız. Oysaki, aslında ne kadar az şey biliyoruz her şeyin perde arkası hakkında.
Baktığımızda gördüklerimiz, kendi algımızla anlayabileceğimiz ve önceki tecrübelerimizle nitelendirebildiğimiz ölçüttedir. Bir konu hakkında, en fazla birkaç koşul biliriz ama o konu hakkında bilmiş bilmiş bir sürü yorum yaparız.
Her zaman dediğim gibi, koşullar her şeydir. Aynı koşulların tamamı sağlandığında, her olay için sadece tek ihtimal vardır. Ben senin yerinde olsam şöyle yaparım, o bunu düşünememiş vs gibi bayat sözler, söyleyenin kendi düşüncesizliğinden başka bir şey değildir. Peki olayların başka türlü olması sağlanabilir mi? Bunun tek bir yolu vardır, koşulları değiştirmek. Yani birinin yerinde olsanız hiçbir şeyi farklı yapamazsınız. Ancak birinin koşullarını değiştirirseniz, bir şeyler farklı yapılabilir.
Bir konu hakkında, yüzeysel görünümüne veya deneyimi yaşayan kişinin dışarıya yansıttığı o anki şekle bakarak, üstüne kendi korku, kaygı, beklenti ve deneyimlerimizi katarak yorum yaptığımızda, çoğunlukla yanılırız. Deneyim bizim de olsa, başkasının da olsa, hiç fark etmez. Biz kendi deneyimlerimizde olan duygu ve bilgilerle algılarız. Daha önce görmediğimiz, duymadığımız, hissetmediğimiz her şey, algımızın üstündedir. Zihin onu, tanıdık olana dönüştürecektir. Hayatınızı düşünün. Ne çok saniye yaşadınız. Her birinde bir sürü olay, kişi, duygu, hareket, zevk, sıkıntı ve daha neler neler…
Başınıza gelen her şey, o bütün yaşadıklarınızla, siz olan kişinin başına geliyor. Sonra dışardan birisi geliyor, hayatınızın bir anına bakıyor, ve o an ile ilgili, bilmiş bilmiş yorum yapıyor. Gerçeğe ne kadar yaklaşabilir? O, kendi deneyim ve koşulları ile, hayatınızdaki bir tek saniyenin fotoğrafını çekip, buna etiketler yapıştırıyor. Ne koşullarda neler başardınız hiç bilmeden sizin yaptıklarınızı eleştiriyor.
Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Daima görünenin arkasında, görünmeyen bir sürü şey vardır. Yaratılmış koskoca evrende, her olayın arkasında gizli bir sır, olan her şeyde gizli bir mana vardır. Bir taraftan da, her şey göründüğü gibidir. Karmaşa yoktur. Her şey, siz onu, o anki bilincinizle nasıl algılıyorsanız, tam olarak da öyledir. Çünkü aslında hiçbir şey, çok da önemli değildir. Her konuda, nasıl isterseniz öyle düşünebilirsiniz. Düşündüğünüz şekli, sizin işinize yarayacak şeklidir ve doğruluk payı vardır. Çünkü algı ve düşünce akışkan ve değişkendir. Algınız ve düşünceniz değişince, olayı değerlendirmeniz de değişir. Geçmişi değiştirmenin de, geleceği değiştirmenin de sırrıdır algıyı genişletmek.
Herhangi bir şeyi beğenmediğinde, aslında neyi beğenmiyorsun? Her detayı kusursuz düşünülmüş, hiç durmadan işleyen, bu büyüklükte, sırf sen deneyimle diye yaratılmış bir dünyada, sen neleri beğenmiyorsun? Hem de sen, kendi küçücük dünyanı doğru düzgün yönetemezken, kendi duygu ve düşüncelerinin, çevresel faktörlerin oyuncağı olmuşken… Bugün çok emin olduğun şeyden, yarın vazgeçerken. Bugün başka bir şeye çok önemli derken, yarın başka bir şeyin peşine düşecekken.
Duygular değişir, düşünceler değişir, koşullar değişir, insanlar değişir, doğa değişir. Sen hiçbir şey bilemezsin. Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Ama her şey senin onu gördüğün gibidir. Senin gördüğün kısmı, sana lazım olandır belki de. Daha fazlasını istersen, görünmeyenin arkasındaki sır manayı keşfetmelisin.
Alev KOÇAK
Yoruma kapalı.