Bir üniversite tercih dönemi daha geldi çattı. Bir eğitimci olarak bu sayıda bu konuyu ele almam gerektiğini düşündüm. Öğrenciler için heyecanlı olduğu kadar aileler için de son derece gergin ve heyecanlı bir süreç. Gençlerin emeklerinin karşılığını almak gelecekte yeteneklerine uygun, mezuniyet sonrası istihdam olanakları olan, kazancı iyi, toplum içinde prestijli ve kişiyi bireysel tatmin ile başarılı ve mutlu kılacak olan bir iş sahibi olma kaygısıyla seçim yaptıkları bir süreç ve tabii ki aileler de en az çocukları kadar onların geleceği ile ilgili kaygılılar.
Günümüzde meslek seçimi kriterlerinin hedeflenen amaçlar bakımından biraz daha farklılaştığını söyleyebiliriz. Önceleri sadece kazanç getirisi bakımından meslekler seçilirken şimdilerde gençlerden ve ailelerden daha çok mutlu oldukları işe yapmalarını hedeflediklerini duyuyoruz. Ancak tabii ki mutlu olduğunuz bir işi yapmak için de o bölümden mezun olduktan sonra bir işe yerleşip istihdam olmanız öncelikli konu. Mezuniyet sonrası gençlerin işsizlikle mücadele ettikleri şu günlerde kendi alanım da olması sebebiyle moda tasarımcılığı mesleğinden bahsetmek istiyorum.
Türkiye’de sadece moda tasarımcılığı değil aslında genel itibarıyla bütün tasarım alanlarında büyük bir istihdam potansiyelinin olduğu bir gerçektir. Çünkü artık günümüz global pazarında ürünler için öncelikli konu sadece işe yaraması, ihtiyaç gidermesi değil aynı zamanda farklı olması, estetik olması ve kişide yarattığı tatmin duygularıdır. İşte bu noktada satın alınan bir ürünün bir tasarımcının elinden çıkması ciddi bir fark yaratmaktadır. Bunu bilen ve fark eden markalar tasarım departmanlarına önem vermekte ve bünyelerinde dinamik ve mesleğine hâkim tasarımcılar barındırmaktadırlar.
Moda tasarımcılığı mesleği diğer tasarım alanlarından bazı yönleriyle daha fazla öne çıkmaktadır. Bir kere her şeyden önce global ölçekte tüketim miktarı olarak bakıldığında giyim ürünleri en fazla tüketilen ürün grubudur. Aslında moda endüstrisi dünya ekonomisini döndüren endüstri olarak ifade edilmektedir. Pandemi döneminde bile gördük ki azalmayan hatta artan tüketimimiz giysi tüketimi oldu. İstatistiklere göre kargolar pandemi döneminde bile en fazla giysi ve aksesuar ürünleri taşıdılar. Birçok marka gelişen değişen dijital düzene ayak uyduramayıp sektörden çekilse de; gündemi yakalayan hızlı
çözümlerle tüketicisini online satışa yönlendiren markalar pandemi döneminde bile satışlarını artırmayı başardılar. Bu durum bize şunu gösterdi; giysi tüketimi her şartta ve koşulda insanların yapmayı sürdürdükleri bir eylem. Sadece temel ihtiyaç giderilmesi olarak görülmeyen aynı zamanda psikolojik ve sosyolojik de bir tatmin aracı. Tüm bunlar moda tasarımcılığı mesleğinin hiçbir zaman gelecekte yok olacak meslekler arasına girmeyeceğini bir kez daha bizlere göstermiş oldu.
Pandemi sürece dışında da bakıldığında artık markaların her hafta farklı ürünlerle mağazalarını dinamik tuttuklarını görebiliyoruz. Bütün bu hızlı sirkülasyon ve üretim aslında tasarım ve tasarımcı demek. Bir marka için iyi bir tasarımcı hayati öneme sahip, markanın bel kemiğinin oluşturan bir konu haline gelmiştir.
Dünya istihdamının beşte birini elinde bulunduran moda endüstrisi bu özelliği ile en büyük endüstri olma özelliğini taşımaktadır. Bu demek oluyor ki dünyada çalışan kesimde 5 kişiden 1’i direkt ve dolaylı olarak moda endüstrisi için çalışmaktadır. İstihdam açısından bu kadar büyük başka bir endüstri yoktur. Hal böyleyken ve Türkiye’de moda ve tekstil endüstrisinde ciddi destekli markalaşma çalışmaları ve teşvikler varken, her geçen gün isimlerini duyduğumuz güçlü markalarımız oluşmakta iken, gün geçmeden başarılı bir genç moda tasarımcısının daha adı duyulmaktayken böylesine ses getiren prestijli ve istihdam konusunda önü açık bir endüstride yer almak akıllıca bir karar olabilir.
Bir eğitimci olarak yıllardır gözlemlediğim üzere çocukları moda tasarımı bölümünü seçmek isteyen bazı ailelerde “ne yapacaksın orayı okuyup da… mezun olunca ne yapacaksın… iş bulamazsın…sen doktor ol yine moda tasarımı yaparsın vb. “ cümlelerle ifade ettikleri kaygılı haller gözlemlemekteyiz. Öncelikle popüler kültürün önümüze sunduğu ve bizlerin ekranda izlediği moda tasarımcılığı zannettiğimiz durumun hiç de öyle olmadığını buradan bir kez daha söylemek isterim. Aslında moda tasarımcılığı bizlere ekranlarda gösterildiği gibi para harcamak üzerine veya belirli bir miktar parayı alıp alışveriş yapmak üzerine kurulu bir konu değil sosyolojik ve psikolojik altyapısı olan bir yaratım sürecidir. Biz ailelere bu noktada hep şunu sorarız; “çok iyi markalarımız var, bu markaların tasarım departmanları var, siz bu severek giydiğiniz markaların tasarımcılarını tanıyor muyuz…” “Hayır tanımıyoruz” diyorlar… “İşte sizin evladınız da bu yaratıcı ve başarılı tasarımcılardan biri olacak” diyoruz biz de onlara. Televizyonda olmak veya popüler kültürün önümüze tasarımcı olarak sunduğu kişilerden biri olmak üniversitelerde verilen mesleki eğitimin hedeflerinden biri değildir, olamaz da…
Bu nedenle yanlış algılarla aslında çocuğunuzun mutlu olacağı bir meslekten onu mahrum etmek son derece büyük bir sorumluluktur. Bu konuya dair o kadar çok pişmanlık ve o geç de olsa kaybedilen yıllara rağmen değişime tanık olduk ki burada yazmaya sayfalar yetmez. Yanlış meslek tercihi hikayelerinde sonradan da olsa kendisi için doğru yolu seçenler için mutlu olup seçemeyenler için içlerinde kalan uhdeyi gördükçe üzülüyoruz.
Gençlere de ailelere de hak veriyorum…zor bir süreç ve zor bir seçim. Ancak bu seçim sadece 4 -5 sene veya daha fazla okunacak olan bir okul seçimi değil; çalışma hayatınız boyunca yapacağınızı işin, etrafınızdaki insanların ve hatta çocuklarınızın dahi sizi tanıtırken söyleyecekleri mesleğinizi ve bir ömür boyu taşıyacağınız etiketinizi seçtiğiniz bir süreç olacaktır.
Sağlıklı bir seçim yapabilmek için bunları göz ardı etmeyiniz. Sevgiyle kalın…
Pınar TÜRKDEMİR
Yoruma kapalı.