Sandalyeye yalnızca bir mobilya değil; bir hikâye, bir iz, bir yolculuk gözüyle bakan bir ismi ağırlıyoruz. Durşen Sandalye’nin kurucusu Koray Durşen, babasından miras kalan bir ustalık ruhunu modern tasarımla harmanlayarak ortaya sadece ürün değil, duygu taşıyan bir marka koyuyor. Hayatın en özel anlarına sessizce eşlik eden sandalyelere yeni bir kimlik kazandıran Durşen’in yolculuğu; zanaatkârlıkla cesareti, tasarımla vizyonu, iş zekâsıyla tutarlılığı buluşturan ilham verici bir başarı hikâyesi sunuyor. Keyifli geçen röportajımız sizlerle, iyi okumalar dileriz.
Röportaj: Hatice Şeyma Basut
Koray Bey, DurşenSandalye’nin doğuş hikâyesi nasıl başladı?Sizi kendi markanızı kurmaya iten kırılma anı neydi?
Durşen Sandalye’nin hikâyesi, insanların günlük hayatlarında fark etmeden ne kadar çok vakitlerini bir sandalyede geçirdiklerini keşfetmemle başladı. Evlerde, ofislerde, atölyelerde… Sandalyeler, her anın içinde vardı ama çoğu zaman hak ettikleri değer verilmiyordu.Mobilya sektöründe geçirdiğim yıllar boyunca aklımda hep şu soru dolaşıyordu:“Neden hayatımızın bu kadar içindeki bir parça, ruhu olan bir tasarıma dönüşmesin?”Cevabı bir gün, bir müşteriyle yaptığım kısa ama etkileyici bir sohbet sırasında buldum. Atölyeye gelen genç bir kadın, yıllardır hayalini kurduğu çalışma köşesini anlatırken, “Bana ilham verecek bir sandalye istiyorum,” demişti. O cümle beni derinden etkiledi. Çünkü ilk kez biri sandalyeyi sadece bir eşya olarak değil, hayatındaki motivasyonun bir parçası olarak görüyordu.O anda fark ettim ki insanlar aslında bir sandalyeden sadece konfor değil, hissettiren bir tasarım da bekliyordu. İşte o gün bir kırılma anı oldu. “Demek ki doğru tasarım, bir insanın hayatına dokunabiliyor,” diye düşündüm.Bu fikir içimde bir kapı açtı ve DurşenSandalye’nin temelleri atılmaya başladı.Durşen Sandalye, ustalığı, modern çizgileri, insan hikâyelerini ve günlük yaşamın duygularını bir araya getirme hayaliyle doğdu. Her ürünün bir karakteri olsun, her sandalyeye oturan kişi kendini özel hissetsin istedim.Bugün Durşen Sandalye, bir markadan çok daha fazlası; emeğin, zarafetin ve insanın hayatına dokunan küçük mutlulukların birleşimi olarak yoluna devam ediyor.

Bugün geldiğiniz noktaya bakınca, işletmenizin büyümesinde en kritik dönüm noktasının ne olduğunu düşünüyorsunuz?
Bugün geldiğimiz noktaya baktığımda, işletmemizin büyümesindeki en kritik dönüm noktası kendi çizgimize güvenme cesaretini gösterdiğimiz an oldu. Ürünlerimizi sadece üretip satmak yerine, “Biz kimiz? Ne anlatmak istiyoruz?” sorularına net bir cevap verdiğimiz o dönem her şeyi değiştirdi. Müşterilerimizin ihtiyaçlarını dinleyip onları gerçekten anlayarak, sadece fonksiyonel değil, duygusal bir bağ kuran ürünler ortaya koyduğumuz an markamızın ivmesi arttı. Bu, hem tasarıma hem üretime hem de iletişim dilimize yansıdı. Kısacası, dönüm noktası; kendi kimliğimizi bulup bunu tutarlı bir şekilde ortaya koymaya başladığımız dönemdi.
Zanaatkârlık, tasarım ve iş zekâsı…Bu üç unsuru markanıza entegre ederken nasıl bir yol izlediniz?
Zanaatkârlık, tasarım ve iş zekâsını markamıza entegre ederken aslında üç ayrı dili tek bir bütün hâline getiren bir yol izledik. Zanaatkârlık, bizim için geçmişle bağ kurmak demekti. Bu nedenle işe, ustalarımızın bilgi birikimini dinleyerek ve onların el işçiliğini koruyacak bir üretim sistemi oluşturarak başladık. Her ürünün bir hikâyesi ve emeği olmasını istedik. Tasarım, bu emeği bugünün beklentilerine uyarlayan yaratıcı köprü oldu. Modern çizgileri, ergonomiyi ve estetik dengeyi zanaat geleneğiyle birleştirecek tasarım prensipleri geliştirdik. Ürünler hem göze hitap etmeli hem de insanın günlük yaşamına gerçek bir katkı sunmalıydı. İş zekâsı ise tüm bu sürecin sürdürülebilirliğini sağlayan stratejik kısım oldu. Doğru hedef kitle analizleri, veriye dayalı kararlar, uzun vadeli marka konumlandırması ve ölçeklenebilir üretim planıyla, yaratıcılığı sağlam bir zemine oturttuk. Sonuç olarak bu üç unsuru yan yana koymak yerine, birbirinin içine işleyen bir sistem oluşturduk. Ustanın dokunuşu tasarımla buluştu, tasarım iş zekâsıyla güçlendi, iş zekâsı da zanaatkârlığı geleceğe taşıdı. Markamızın karakteri tam da bu harmandan doğdu.

Girişimcilik yolculuğunuzda karşılaştığınız en büyük engel neydi ve o engeli aşmanızı sağlayan strateji ya da bakış açısı ne oldu?
Girişimcilik yolculuğumda karşılaştığım en büyük engel, her şeyi aynı anda mükemmel yapmaya çalışmam oldu. Bu baskı hem süreci yavaşlatıyor hem de yaratıcı enerjiyi törpülüyordu. Bu engeli aşmamı sağlayan en önemli bakış açısı ise “küçük ama tutarlı adımlar” yaklaşımı oldu. Her aşamada öncelik belirleyip, o anda en kritik olan işe odaklanarak ilerledim. Mükemmelliği değil, sürekli gelişimi hedeflediğimde iş hem hızlandı hem de daha sağlam bir temele oturdu.
DurşenSandalye’nin sektördeki konumunu güçlendiren temel değerler neler?Bu değerleri üretimden müşteri deneyimine kadar nasıl yaşatıyorsunuz?
DurşenSandalye’nin sektördeki güçlü konumu, markanın benimsediği temel değerlere sıkı sıkıya bağlı olmasından gelir. Üretimden müşteri deneyimine kadar her aşamada bu değerleri yaşatmak, markanın kimliğini oluşturan en önemli unsurdur. Kalite odaklılık, DurşenSandalye’de değişmez bir ilkedir. Her ürünün uzun yıllar güvenle kullanılabilmesi için yüksek dayanımlı malzemeler tercih edilir ve her sandalye müşteriye ulaşmadan önce dikkatle uygulanan kalite kontrol testlerinden geçirilir. Dayanıklılık ile ergonominin bir arada sunulması, markanın kalite anlayışını tamamlayan temel bir yaklaşımdır. El işçiliğine ve detaya verilen özen de markanın ayırt edici yönlerinden biridir. Ahşap işleme, döşeme ve montaj gibi tüm üretim süreçlerinde ustaların deneyimine güvenilir; seri üretimin hızına kapılmak yerine titizlikle yapılmış işlere değer verilir. Bu bakış açısı, sandalyelerin her birine benzersiz bir karakter ve ruh kazandırır. Müşteri memnuniyeti ve güven ise DurşenSandalye’nin çalışma felsefesinin merkezindedir. Marka, yalnızca ürün sunmayı değil, müşterileriyle uzun soluklu ilişkiler kurmayı hedefler. İhtiyaçları doğru anlamak, en uygun ürünü önermek, satış sonrası destek sağlamak ve hızlı çözümler üretmek bu anlayışın bir parçasıdır. Müşteri geri bildirimleri ise üretim süreçlerinde aktif biçimde değerlendirilir ve bu sayede sürekli gelişen bir sistem oluşturulur. Sadelik, estetik ve zamansız tasarım anlayışı, DurşenSandalye’nin ürün çizgisinin temelini oluşturur. Modanın hızlı değişen trendleri yerine uzun vadeli bir estetik yaklaşımı benimsenir; her modelde sade ama karakterli bir çizgi korunarak markanın sektör içindeki kimliği net bir şekilde ortaya konur. Bununla birlikte dürüstlük ve şeffaflık, müşterilerle kurulan güvenin yapı taşlarıdır. Üretim süreçlerinden malzeme kalitesine, fiyatlandırmadan verilen sözlere kadar her konuda açık bir iletişim anlayışı benimsenir ve bu sayede güvenilirlik marka kültürünün ayrılmaz bir parçası hâline gelir. Tüm bu değerler, üretimden sevkiyata kadar her aşamanın kontrol edildiği kapsamlı bir iş akışıyla desteklenir. Ekip içi eğitimler sayesinde tüm çalışanlar aynı kalite anlayışı etrafında buluşturulur. Müşterinin sesini duyan, ihtiyaçlara göre şekillenebilen esnek bir hizmet yaklaşımı sürdürülür. Dayanıklılık, estetik ve konforun bir arada sunulduğu her ürün, markanın temsilcisi olarak görülür ve DurşenSandalye’nin sektördeki konumunu güçlendiren değerlerin günlük pratiğe yansımasını sağlar.
Mobilya sektöründe rekabet her geçen gün gelişirken, özellikle Siteler bölgesinin geleceğin üretim merkezleri arasında yer alabilmesi için sizce hangi dönüşümlere ihtiyaç var? Bu dönüşümün hem üreticilere hem de sektörün genel dinamiğine nasıl katkılar sağlayacağını düşünüyorsunuz?
Siteler, yıllardır Türkiye’nin mobilya üretiminin kalbinde yer alan bir bölge. Ancak bugün artık sadece güçlü bir geçmişe sahip olmak yeterli değil; geleceği yakalayan, tasarım ve teknoloji odağında ilerleyen bir ekosisteme ihtiyaç var. Biz Durşen Sandalye olarak bu dönüşümün kaçınılmaz olduğuna inanıyoruz. Öncelikle dijitalleşme ve akıllı üretim süreçlerinin benimsenmesi Siteler’i bir üst seviyeye taşıyacak en kritik adım. Otomasyon, CNC teknolojileri ve veri temelli üretim yönetimi; hem işçilik kalitesini artırır hem de uluslararası standartlarda, hatasız ürünler ortaya çıkarır. İkinci olarak, Siteler’in gerçek gücünü ortaya koyacak unsur tasarım kabiliyeti. İşçiliğimiz güçlü, fakat bu gücü modern tasarımla birleştirdiğimizde global ölçekte rekabet eden bir bölge ortaya çıkar. Biz kendi markamızda olduğu gibi, Siteler genelinde de tasarım kültürünün güçlenmesi gerektiğine inanıyoruz. Ayrıca üretimin sürdürülebilir bir modele dönüşmesi için lojistik ve tedarik zincirinin modernleşmesi şart. Ortak depolama alanları, profesyonel sevkiyat yönetimi ve standardize paketleme süreçleri hem maliyet avantajı sağlar hem de müşteri deneyimini yukarı taşır. Siteler’in geleceği için en kritik başlıklardan biri de eğitim ve yeni neslin sektöre kazandırılması. Usta-çırak kültürünü koruyarak, bunu çağdaş üretim ve tasarım eğitimleriyle desteklememiz gerekiyor. Böylece bölge sadece işçilik merkezi değil, bilgi ve teknik becerinin buluştuğu bir inovasyon alanı olur. Ve elbette kurumsallaşma… İşletmelerin daha planlı, profesyonel ve sürdürülebilir modellerle yönetilmesi; Siteler’in güçlü bir marka kimliği oluşturmasını sağlayacak. İhracat kapasitesinin artması, e-ticaret ve global pazarlara açılma, bu dönüşüm sürecinin doğal bir sonucu olacaktır. Biz Durşen Sandalye olarak tüm bu değişimlerin, Siteler’i sadece Türkiye’nin değil, dünyanın tanıdığı bir mobilya üretim merkezi haline getireceğine inanıyoruz. Bu dönüşüm, hem üreticilere hem de sektörün genel dinamizmine uzun vadeli ve güçlü bir değer kazandıracaktır.
İlerleyen dönemlerde markayı nerede görüyorsunuz?Hem kişisel hem profesyonel anlamda gelecek hedefleriniz neler?
Durşen Sandalye olarak markamızı gelecekte, sadece ürün üreten bir firma değil; tasarım, kalite ve işçilik konusunda referans gösterilen bir marka konumunda görüyorum. Hedefimiz, hem Türkiye’de hem de uluslararası pazarlarda kendine özgü çizgisi olan, karakterli ve uzun ömürlü ürünleriyle tanınan bir marka haline gelmek. Üretim süreçlerimizi daha da geliştirmek, tasarım gücümüzü artırmak ve teknolojiyle işçiliği bir araya getirerek sektörde kalıcı bir iz bırakmak istiyoruz. Profesyonel anlamda en büyük hedefim, markamızı kendi kimliğini oluşturan, trendlerin peşinden gitmek yerine trend belirleyebilen bir noktaya taşımak. Bunu yaparken üretim kalitemizi daha da yükseltmek, yeni koleksiyonlarla markanın tasarım gücünü güçlendirmek ve ihracat tarafında kalıcı pazarlara açılmak istiyorum. Aynı zamanda Siteler’in genel dönüşümüne katkı sağlayacak projelerde yer alarak bölgenin geleceğine de katkı sunmak hedeflerim arasında. Kişisel anlamda ise markanın her adımında daha rafine, daha olgun bir bakış açısıyla ilerlemek; hem işin içinde büyüyen biri olarak hem de sektöre farklı bir bakış getiren biri olarak gelişmeye devam etmek istiyorum. Bu yolculukta kendimi sürekli yenilemek, daha fazla öğrenmek ve markayı her geçen gün bir adım daha ileri taşımak en büyük motivasyonum. Uzun vadede DurşenSandalye’nin; tasarımıyla fark edilen, kalitesiyle güven veren, hikâyesiyle bağ kuran, uluslararası pazarda güçlü bir marka olacağına inanıyorum. Ve tüm hedeflerim de bu vizyonun etrafında şekilleniyor.
kAYNAK: Ankara Life Dergisi
Yoruma kapalı.